Sofar Sounds Istanbul

MusicMay 11, 2016
Sofar Sounds Istanbul

Dünyada 240 şehre yayılan müzik projesi Sofar (Sounds From A Room), yerli müzisyenlerin yeteneklerini ortaya çıkarmak ve tüketim kültürü üzerine kurulu konserlerden kaçmak isteyen dinleyicileri ev konserlerinde bir araya getiriyor. 2009’da Londra ve Chicago’da başlayan, ‘gizli ev konserleri’ olarak da tanımlanabilecek Sofar, son dakikaya kadar sır gibi saklanan müzisyenleri ile müzik ile aranıza girebilecek her türlü etkenden yalın son derece naïf konserleriyle kaybolan müzik dinleme adabını yeniden hatırlatıyor. “Kendimi bildim bileli müzik ve müzisyen araştırırdım” diyen Eda Demir, Sofar Sounds’u İstanbul’da başlatan isim. Onunla sakin ama derinden gelişen, sosyal medyayı çoktan ele geçiren Sofar Sounds’u konuştuk.

Sofar ile ilk tanıştığınız andan onu İstanbul’a taşıdığınız ana geçen süreci anlatır mısınız?

Yıl 2013, bir trend danışmanlık şirketinde çalışıyordum ve markalara dünyaya yön veren trendleri raporluyordum. Yine bunun için araştırma yaparken insanların artık müzik dinleme konusunda bir davranış değişikliğine gittiğini, Sofar Sounds diye bir müzik hareketi olduğunu ve dinleyicilerin evlerde daha butik bir sistemde müzik dinlediğini okudum ve bu eğilim hakkında Türkçe bir makale yazdım. Bunun üzerine burada da olsa diye global ekibe ulaştım ve 6 aylık bir süreçten sonra İstanbul’da da başladık.

Sofar nedir dediğimizde cevabın içerisinde hep bu ifadeyi buluyoruz: “Son zamanların en harika müzisyenleri bu konserlerden çıkıyor.” Bize biraz daha anlatır mısınız bu etkiyi yaratan çalışmayı? Kimdir bu isimler?

Çok teşekkürler böyle düşünenlere, ne diyelim. Müzisyen seçimi konusunda hassasız, bir dünyamız var ve o dünyanın içinde yaşayan müzisyenleri sahneye alıyoruz, bir his var ve o hissi veriyorsa zaten dinleyiciyle buluşturmuş oluyoruz o müziği. Bunun iki kere iki dört gibi bir formülü yok, kişisel bir durum. Ama çok mutluyuz böyle bir duyguyu geçirebildiğimiz ve böyle bir güveni verebildiğimiz için, tarif edilemez bir etkileşim.

Yeni müzisyenlere nasıl ulaşıyorsunuz?

Kendimi bildim bileli müzik ve müzisyen araştırmak, albüm kartoneti okuyup o müziğin arkasında başka hangi isimlerin olduğunu öğrenmek benim hayatımda var. Eskiden kendim dinleyeyim diye araştırırdım şimdi ise bunu meslek olarak yapma şansı girdi hayatıma hepsi bu. Artık nasıl diye bir şey yok aslında çünkü internet var.

Kriterleriniz nedir?

İyi müzik. Tür kısıtlamamız yok, tabii ki bu bir alternatif müzik platformu ama müzik türleri çok birbirine girdi, arabesk müzik olmadığı sürece aslında pop gibi bir etki bırakan pop rock sanatçılarını da ağarlıyoruz, hip hop da, elektronik müzik de, rap de. Grup müziği de katılıyor tek gitarını kapıp gelen müzisyen de.

Peki ya dinleyiciler, onlara nasıl ulaşıyorsunuz? Ya da onlar size nasıl ulaşıyor ?

Sofar Sounds 240 şehirde konserler yapıyor o yüzden global bir mail listesi var. Her konser özelinde tekrar rezervasyon alıyoruz. sofarsounds.com/istanbul adresinde eklenmiş olan konser tarihlerine tıklayıp rezervasyon yaptıran kişiler içinden random.org diye bir site yardımıyla kura ile seçiyoruz dinleyicileri.

Biz iyi müziğe çok fazla önem veriyoruz, bazı şehirler o konuda biraz daha rahat davranıp başvuran herkese şans veriyor olabilir, küstahlık olarak algılamayın ama bu bir strateji, biz o konuda fazlasıyla disiplinliyiz.

Dinleyicinin son ana kadar neyi dinleyiceğini bilmeme durumu nasıl bir etkileşim doğuruyor?

Artık kim çıkarsa çıksın iyi müzik yapacak algısı var, bunu biz dinleyicilerden duyuyoruz. Bu güveni kurduğumuz için açıkçası ben acaba seveceğim biri çıkacak mı düşüncesiyle geldiklerini düşünmüyorum, yine de o bilinmezlik büyüleyici bir şey, hangi türde müzik yapıyor, kadın mı erkek mi, sesi nasıl, Türkçe sözler mi değil mi, hiçbir şey bilmiyorsunuz. Bu tür bir deneyim çok yerde rastlanacak bir şey değil.

Grup sahneye çıkıp, ilk şarkıyı söylemeye başladığında neler gözlemliyorsunuz?

Huzur, rahatlık, şaşkınlık, mutluluk. Böyle gerçekten, biz çok ince eleyip sık dokuduğumuz ve işimiz gereği insanların kulağına neyin iyi geleceğini kestirebildiğimiz için o müziği seveceklerinden emin oluyoruz sadece. Elbette her insanın dinlese de ısınamadığı müzik türleri vardır ve o bir bariyer ama biz her konserde 3 müzisyenin de birbirinden tamamen farklı tarzda müzik yapmasına dikkat ediyoruz ki bir dinleyiciye biri hitap etmese bile diğeri kesinlikle etsin.

Bir de Sofar’ın en kritik noktası mekan konusu var tabi…

Evet sadece evlerde konser yapıyoruz, gerçekten sabah çay demlediğiniz, akşam bacaklarınızı uzatıp dizi izlediğiniz gerçek evlerde.

“Dünyanın en büyük Sofar’ıyız” diyorsunuz. Bu global oluşum içerisinde İstanbul’un yarattığı fark nedir?

Takipçi sayısı, kayıtlı dinleyici sayısı, video izlenme sayısı, bir konsere alınan başvuru sayısı gibi ölçülebilir tüm kriterlere göre dünyada 240 şehir içinde en çok ilgi gören Sofar buradaki, evet. Biz iyi müziğe çok fazla önem veriyoruz, bazı şehirler o konuda biraz daha rahat davranıp başvuran herkese şans veriyor olabilir, küstahlık olarak algılamayın ama bu bir strateji, biz o konuda fazlasıyla disiplinliyiz. O ‘ne çıkarsa çıksın seveceğim’ algısı bir sadakat yaratıyor, dolayısıyla topluluk yaratabiliyorsunuz ve birlikte büyüyorsunuz. Ortada bir kürasyon yoksa insanlar bazen sizinle olur, bazen olmaz, denk gelirse. Biz dinleyicilerle denk gelirse beraber değiliz, her zaman beraberiz. Bir de kültürel etkenler var, burada ilk kez hem online hem offline ayağı olan böyle bir iş yapılıyor, belki başka şehirlerde ilk değil ve gördüğü ilgi de o oranda vs.

Günümüz konserlerindeki yer edinme hiyerarşisini ve konuşmadan mesajlaşmaya, konser kaydından fotoğraf çılgınlığına uzanan cep telefonu egemenliğini nasıl yorumluyorsunuz?

Kişisel olarak kendimi bildim bileli bir konser insanıyım. Konserlerde sağımdaki solumdakinin konuşmasından aşırı derecede rahatsız olurum, konser sırasında müzikten başka ihtiyaç içinde olmadığım için sürekli içki almak için alandan girilip çıkılması beni rahatsız eder çünkü 3 dakikada bir birilerinin bana çarpmasını sevmiyorum. E insanların tabletinin ya da telefonunun ekranından konser izlemek için de orada değilim. Dolayısıyla bir açıkhava festivalinin ya da iyi bir konser mekanının o yarattığı toplu psikoloji içinde olmak büyülü bir şey olsa da pratikte bir konserde hayatta kalmak çok zor. Sofar hayatıma girdiğinden beri kolay kolay hiçbir yerde müzik dinleyemiyorum.

Author: Duygu Bengi

RELATED POSTS