Başkalaşmış Objelerin Hikayesi – Şakir Gökçebağ

Arts & CultureApril 13, 2017
Başkalaşmış Objelerin Hikayesi – Şakir Gökçebağ

Şakir Gökçebağ, sanatında kavramsal algıyı kucaklayarak yerleştirdiği objelerin kimliklerini değiştiren, sanata basşadığı dönemden bu yana işleri ile birçok ödüle layık görülmüş bir sanatçı. 2001 yılından beri Hamburg’da çalışmalarını sürdüren Şakir Gökçebağ ile Almanya’da gerçekleşen kişisel sergisi devam ederken, işlerini ve beklentilerini konuştuk.

Çocukluğunuzda bir sanatçı olma arzunuz, uluslararası ödüller kazanma gibi hedefleriniz var mıydı?

Sanat haricinde bir hedefim olmadı hiç. Kendimi bildim bileli yaratıcı şeylerle meşgul olmuşumdur; resim yapmak, kendi oyuncağımı yapmak gibi. Ödülleri hayal etmezdim herhalde.

Hamburg sanat dünyası sanatınızın evrilmesinde nasıl bir etkiye sahip?

Buradaki sanat dünyası benim sanatımı hiçbir zaman yadırgamadı. Çok da destek oldu. Bu da sürekli bir üretim sürecinde olmamı sağladı. Çevremde hem çok şey gördüm, hem de çok şey gösterdim.

Enstelasyonlarınızın üretim sürecinde en önem verdiğiniz nokta ne oluyor?

İdeal olan hiçbir etki altında kalmadan, öngördüğümü gerçekleştirebilmek. Bu herhalde bütün sanatçıların azu ettiği bir şeydir. Sınırlamalar nedeniyle düşündüğünüzü yapamazsanız içinize sinmeyen durumlar olur.

İşlerinizde çoğu zaman şemsiyeler ile karşılaşıyoruz. Bu sıradan objeyi enstelasyonlarınızda konumlandırmanızla kimliği nasıl değişiyor?

Evet obje çok şey yitiriyor, kimliği değişiyor, başkalaşmış oluyor ama diğer taraftan da obje tanınırlığını koruyor. Tamamen yabancı olmuyor. İzleyici ilk ve son halini kıyaslıyor, oluşum aşamalarını zihninde canlandırıyor, düşünmeye başlıyor.

Minimalizm ve Pop art’ın sanatınızda büyük bir yere sahip olduğunu söyleyebilir miyiz?

Sadece Minimalizm ve Pop art değil, genelde çok daha fazla izm’leri harmanladığım söylenebilir. Fluxus, dada, ready-made, arte povera, bauhaus gibi.

Almanya’da yeni bir kişisel serginiz açılıyor… Burada ziyaretçileri nasıl bir yaklaşım bekliyor olacak?

Yeni sergimin adi Altın Kesim (Der Goldene Schnitt). Sarı renkli bahçe hortumları ile yapılmış bir yerleştirme serisinden alıyor adını. Serginin özelliği bütün işlerin kesilerek yapılmış olması. Bir de bu sergide ilk kez yeni bir malzeme sergileyeceğim. Eğri – dalgalı formdaki çatı kaplama malzemesi. Bu yerleştirmeler aynı zamanda Bauhaus mimarisine sahip sergi salonuna bir tezatlık oluşturacak.

Size göre bir fotoğrafı kusursuz kılan ne?

Her fotoğraf güzeldir veya yerine göre değerli olabilir. Lakin kişilik ve konsept ile örtüştüğü durumlar, fotoğrafa değer katar.

Kendi fotoğraflarınıza baktığınızda aklınıza gelen ilk şey?

Aşinalık, nostalji… Fotoğrafı çekince beni memnun eder mi, beni yansıtır mı? Ona bakarım önce. Onayımı aldıysa benim, olmuş demektir.

Author: Defne Çağlar

RELATED POSTS