DUYGU Ekin, senin için sıradan bir gün nasıl geçiyor?
EKİN Son zamanlarda günüm kahve ve müzikle başlıyor. Ardından antrenman yapıyorum. Üzerine çalıştığım işle ilgili araştırma, video izleme, bir şeyin içine dalma, kedim, ev… Böyle küçük ama beni besleyen bir rutin oluştu.
DUYGU Kendine sınırlar koymayı ne zaman ve nasıl bıraktın?
EKİN Küçüklüğümden beri bir kalıp içerisindeki şeylerle bir derdim oldu. O yüzden belki biraz içgüdüsel bir yerden sınırlarla bir derdim var. Bazen yıkmaya bazen koymaya çalışıyorum. Bazı anlamlarda sınır bence çok faydalı bir şey. Bazı durumlarda da sınırımın olmaması bir problem olabiliyor. Ama kalıpları yıkmak ve birazcık daha sıra dışı olmak daha konforlu olduğum bir yer sanırım. Öyle hissediyorum. Biraz yabancı olma pozisyonunu da seviyorum. Dış çemberde kalma hali hoşuma gidiyor.
DUYGU Olduğun yere baktığında sence gücün mü seni buraya getirdi, yoksa korkuların mı?
EKİN Belki ikisi bir arada. Endişe ve korku bir şekilde beni harekete geçiriyor ama aynı zamanda dirençliyim. Vazgeçmeme gücü diyebileceğim bir tarafım var. Yaptığım işte hep kapalı bir yol var karşımda sanki. Ormanda yürürken patika biter, yeni bir patika bulman gerekir ya… Ben her seferinde yeni bir yön yaratmak, yeni bir dünya kurmak zorundayım. Kendimi ve ekibimi yeniden inandırmam gerekiyor.
İçimde çocuksu, şaşkın, kör bir inanç var. Ne olduğunu çok anlamadığım ama beni bir şeye doğru çeken bir inanç. Onun peşinden gitmezsem mutsuz oluyorum. Üretmediğim dönemler benim için karanlık dönemler.


DUYGU Denememenin verdiği korku mu, kaybetme ihtimalinin verdiği korku mu daha baskın?
EKİN Denememek diye bir şey yok. Bir hayal görüyorsam, önümde bir resim canlanıyorsa o artık ulaşmam gereken bir şey oluyor. Denememek kendime karşı dürüst olmamak gibi.
Bir performans yaratırken aslında bir rüya görüyorsun. O rüyayı gerçekleştirebilmek için habitatını kurman gerekiyor. Bazen bir fikir beş yıl uyuyor. Not defterlerime bakınca yeniden canlanıyor. Bazen de uykuda çok uzun kalmış bir fikir tam aynı anda dünyanın başka bir yerinde başka bir bedenden çıkıyor. O “zeitgeist” işte. Hepimiz aynı şeyleri düşünüyoruz bazen.
DUYGU Her şeyin çok hızlı kopyalandığı, çok benzeştiği bir çağdayız. Yaptığın iş de bu görsel dünyanın tam merkezinde. Özgün kalmayı nasıl başarıyorsun?
EKİN Çok zor. Bir senedir çalıştığım bir iş var. Mood board’umu tamamen kendi iç dünyamdan kuruyorum. Objeleri çok rastlantısal yerlerden alıp hareketle buluşturuyorum.
Bir gün provada bir objeyle bir şey deniyoruz, o akşam dansçım Rusya’da aynı objeyle o gün yapılmış bir denemenin videosunu gönderiyor. O an insan kendi özgünlüğünden şüphe ediyor. Çünkü nasıl oluyor da dünyanın başka ucunda biri aynı gün aynı şeyi aynı şekilde deniyor?
Bir yandan da benzerini görünce “Acaba etkilendiler mi?” diye düşünüyorum ama biliyorum ki çoğu zaman tamamen bağımsız. O yüzden hem kendimi hem ekibi sürekli tarıyorum: “Benzerini gördük mü? En yakını ne?” Ama bunun bir sonu yok. Çok büyük bir döngüdeyiz artık. Özgün olduğuma inanmak istiyorum ama aksini düşünenler her zaman olacaktır.
DUYGU Kendine inanmak, dayanıklılık göstermek, devam etme cesaretini bulmak günümüzde en büyük mücadelelerden biri. Senin motivasyonun ne?
EKİN Aksi bir ihtimal yok benim için. Bu iş benim yaşama biçimim. Üretmezsem nefes alamıyorum. Hep bir fikre, bir hayale, bir görüntüye doğru ilerlemem gerekiyor. Bu benim içsel motorum. En gerçek anlarım performans ürettiğim anlar. Geri kalan her şey dekor, makyaj gibi. Öz ise ürettiğim şey. Merakım hiç bitmiyor.
Çok “hayır” duyuyorsun. “Bu mümkün değil”, “Yine uçuyorsun” gibi şeyler. Bazen gerçekten “Sorun bende mi?” diye düşündüğüm oluyor. Ama bir şekilde o fikir arkanda bir dağ gibi, bir çöp dağı gibi, seni dürtüyor. Onu çekiyorsun, çekiyorsun… Sonra bir açıyorsun, içinden bir şeyler çıkıyor.

“Küçüklüğümden beri bir kalıp içerisindeki şeylerle bir derdim oldu. O yüzden belki biraz içgüdüsel bir yerden sınırlarla bir derdim var. Bazen yıkmaya bazen koymaya çalışıyorum. Bazı anlamlarda sınır bence çok faydalı bir şey. Bazı durumlarda da sınırımın olmaması bir problem olabiliyor. Ama kalıpları yıkmak ve birazcık daha sıra dışı olmak daha konforlu olduğum bir yer sanırım. Öyle hissediyorum. Biraz yabancı olma pozisyonunu da seviyorum. Dış çemberde kalma hali hoşuma gidiyor.”
Ekin Bernay
DUYGU Sana “hayır” dediklerinde sanki içindeki “evet” olma ihtimali artıyor gibi.
EKİN Evet, desinler tabii ama bazen fikir o kadar mümkün olmayan bir şey ki kelimelerle aktarmakta zorlanıyorum. Bazen yanlış anlaşılıyorum. Herkes sürekli “evet” dese nasıl olurdu bilmiyorum. Belki daha çok dağılırdım. Zaman zaman başka alanlara kaydığım oldu. Dans terapisi gibi. Ama sonunda yolumu yine buluyorum. Hareket hep merkezde.
FROM BASED ISTANBUL N45 10TH ANNIVERSARY ISSUE: BRAVE MONOLOGUES
Talent Ekin Bernay
Creative Direction & Interview by Duygu Bengi
Photography by Yağız Yeşilkaya
Fashion Direction by Umut Sımsıkı
Styled by Naz Paksoy
Makeup by Alper Kabadayı
Hair by Talat Kıvrak
Produced & Words by Tunga Yankı Tan
Creative Agency BI Creative
Creative Team Duru Ustaoğlu, İrem Ekinci
Gaffer Onur Karaca
Camera Assistant Furkan Kumaş
Makeup Assistant Rana Gülsoy
Styling Assistant İrem Geçer
Lighting Assistant Murat Agrak
Special Thanks to Focamia