Retour à Seoul

Arts & CultureJuly 16, 2023
Retour à Seoul

Hepimiz aslında nereye aitiz? ya da büyüdüğümüz yer evimiz olmak zorunda mı? Franco-Kamboçyalı film yapımcısı Davy Chou’nun yönettiği “Retour à Seoul”, doğu-batı kültürel çatışmalarını ele alırken tüm bu sorularla bizleri baş başa bırakıyor ve Kore asıllı bir evlat edinen Fransız sanatçı Laure Badufle’nin kişisel hikayesinden ilham alan film, Freddie’nin plansız bir yolculuğun tam ortasında kalmasını konu alıyor. Freddie, doğduğu topraklara yabancı olmanın yanı sıra kaderin karşı konulmaz güçleriyle de mücadele ediyor.

Koreli bir ailenin doğurduğu ancak Fransız kültürüyle büyüdüğü bir karakter olan Freddie, özgür ruhlu ve yirmili yaşlarda bir genç olarak, Seul’e spontane bir yolculuğa çıkar ve orada Tena adında nazik ve Fransızca konuşan bir resepsiyonistle tanışır. Bir kafede Tena ve onun utangaç arkadaşı Jiwan ile sohbet ederken meraklı gözler Freddie’nin üzerinde toplanır zira bu kadar koreli gözüküp de Korece bilmemesi ve kore kültüründen uzak olması tam bir ilgi odağı olması için harika sebeptir. Cevabının henüz Freddie’de olmadığı sorular ona yöneltilirken içsel yolculuğu, kendini tanıma ve kökenlerini anlama çabalarını başlatan ateşin fitili yakılır “Retour à Seoul”da.

Sorulan sorular giderek Freddie’yi boğarken ertesi gün cevaplarını bulabilmek için evlat edinme merkezinde ailesine ulaşmaya çalışan Freddie sadece babasına ulaşabilir. Ailesinin pişmanlıkları ve daha hiç tanımadığı bu ailenin hüzünlü bakışları arasında kendi yoluna da devam etmeye çalışırken bu acı oldukça ağır ve taşınılmazı bir zor yük olarak gelir ona. Bu sebeple, her seferinde yeni bir kaçış yolu arar büyüdüğü yer Fransa’ya dönmek ister. Kökenlerini ararken tüm bu yolculuk sanki kara bir bulutun altındaymışçasına ilerler. Sinematografik olarak da sağlanan bu atmosfer bizlere Freddie’ye dair ipuçlarını verir. Bu, karanlık ve hüzünlü şehir neon ışıklarlarla bir kontrast oluştururken Freddie’nin içinde yaşadığı doğu-batı kültür çatışmasının yansımalarını ta kendisidir.

Öfkeli, bencil, yalnız ve kıskanç. Freddie’nin bu duygulardan hangisini yaşadığını kestirmenin oldukça zor duygularken; bu karmaşık ve çelişkili hisler, Freddie’nin karakterinin bir parçasını ortaya koyar her sahnede. Hiç iyileşmeyen ve acısı da dinmeyen bu yara her bir soruda, mesajda veya aramada deşilirken; zaman en büyük yardımcısı olur Freddie’nin. Rahatsız olduğu yerlerde hareket etmeyi ve yaşamayı öğrenir ve evi birkaç yıl sonra Seul olur. İşte, “Retour à Seoul”, bizleri bu sürükleyici hikayenin bir parçası olarak çağırırken empati ve anlayış kapılarını teker teker aralar.

Aidiyet hissinin karmaşık dokusunda “Retour a Seoul”’un Freddie’sinin duygusal yolculuğunu takip etmenizi sağlayacak playlist’imize doğru kendinizi bırakın ve bu arayış dolu yolculuğun duraklarından biri olan Seul’un kontrast dolu enerjisiyle tanışın. 

Author: Ceydanur Demir

RELATED POSTS