İlginç. Bazen durağan, statik objeler bile kendi içlerinde bir akışkanlık barındırabiliyor. İşte bunu yakalayabilen fotoğraflar zamanda kaybolmuyor; zamanla birlikte içindeki hikâyeyi taşımaya devam ediyor.
Siyah beyaz frameler arasında yalnızca bir bakışla bu kadar duygu aktarımı nasıl mümkün olabilir? Portre sanatının ustalığı burada gizli. Fotoğraf sanatı her ne kadar dört kenarlı bir yüzeyin içine aktarılıyor olsa da, onu güzel yapan şey bu keskin hatlara rağmen binlerce duyguya genişleyebilmesi. Steph Wilson da ilk fotoğraf kitabı Gilded Lillies ile bu sınırların dışına sızmayı başarıyor.
Her kare bizi, portresi çekilen insanın hayatının içine taşıyor. Adeta onların kahvaltıda ne yediklerini, poz verirken ne düşündüklerini ve kadraja aldıkları objeyle aralarındaki bağın neyi temsil ettiğini görebiliyoruz. Bu dört kenarlı kâğıt parçası, bizim onların dünyasına açılan bir yolculuğumuza dönüşüyor.



Steph Wilson’ı bu kitabı üretmeye iten isim, Peter Hujar’ın portrelerinden başkası değil. Gilded Lillies’deki kareleri Hujar’ın işleriyle yan yana koyduğunuzda, belki tek farkın insanların biraz daha giyinik olması olduğunu fark edersiniz. Wilson da Hujar da aynı mahrem hikâyeleri anlatıyor; her ikisinin fotoğraf dili bizi süjenin hikâyesine ışınlıyor. Wilson, Hujar’ın fotoğraflarında modern fotoğrafçılıkta eksik olan şeyi görmüş: anlatım, duygu ve pornografiye kaçmadan var olan erotik gerçeklik.
“Hujar’ın fotoğrafları varlıklarıyla ağır geliyordu; hem süjelerin hayatlarının yükünü hem de onların mizahını ve umursamazlığını taşıyan bir ağırlık… Sanki o fotoğrafları eline alsan, bir ton çekecek gibiydi. Süjenin kusurları silinmemişti; aksine, eserin ayrılmaz bir parçasıydı. Bu da onları gerçekten tanımamı sağladı.”
Wilson bu projeyi hayata geçirirken portreyi yeniden insana, duyguya ve gerçekliğe iliştirmek istedi. Bunu da portre fotoğrafçılığını süsleyen tüm dış unsurlardan arındırarak yaptı. Portreyi en dürüst, en ham hâline döndürdü; modellerini alışıldık stüdyo ışıkları, styling ve rötuş olmadan fotoğrafladı.
Portreleri özgün kılan şeylerden biri de, tüm süjelerin Steph Wilson’ın arkadaşları ve yaratım yolculuğunda eşlik eden insanlar olması. Gilded Lilies, Nisan 2025’te Londra’da yaşanan sıcak hava dalgası sırasında yalnızca iki haftada çekildi; Wilson, her biri kendi alanında iz bırakan bu dostlarını, onlar için anlam taşıyan mücevherlerle kadraja aldı. Belki de bu yüzden, en savunmasız hâlleriyle bile tehditkârlaşmadan, içlerindeki o gerçeklik denizini lense aktarabildiler.
Çünkü Wilson’ın onlardan tek istediği şey, kendilerine en çok anlam veren hâlleriyle orada olmalarıydı.