Öfkemiz Korkumuzu Bastırıyor: Kurak Günler

Arts & CultureDecember 18, 2022
Öfkemiz Korkumuzu Bastırıyor: Kurak Günler

Dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yapan Emin Alper imzalı Kurak Günler; izlemek için sabırsızlandığımız bir filmdi. Geçtiğimiz Cuma (9 Aralık) vizyona girmeden önce Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün filme verdiği maddi desteği geri istediğini öğrenmemiz hem şaşırmamıza hem de sinemaseverlerin filme desteğinin artmasına neden oldu. Tüm bu süreci ve Kurak Günler’le ilgili merak ettiklerimizi filmin hem senarist hem yönetmeni Emin Alper’e sorduk.

Size vakfedilen bütçenin geri istendiğini açıkladığınızdan sonra son zamanlarda görmediğimiz bir dayanışma gördük. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Emin Alper: Bakanlık’ın parayı geri isteme ihtimalini daha önce kendi aramızda konuştuğumuzda ve arkadaşlarım dayanışmayla da bu paranın toplanabileceğini söylediklerinde onlara çok inanmamıştım ama seyirci beni yanılttı ve filmi inanılmaz sahiplendi. Bu karar duyurulmadan önce de filmin ön satışları da aslında iyi gidiyordu ama bu haberin ortaya çıkmasıyla birlikte çok daha fazla sahiplenildi. İlk hafta sonu rakamı beklentimizin çok üzerinde oldu.

Bir anlamda Abluka’nın devamı gibi de görüyorum ben Kurak Günler’i…

Emin Alper

İzleyen pek çok kişi Kurak Günler’i filmografinizin en iyi filmi olarak alıyor. Sizin için aldığı yorumlardan bağımsız anlamını sorabilir miyiz?

Emin Alper: Aslında Kurak Günler benim için çok çok farklı bir yerde durmuyor. Tabii ki çok farklı olduğu tarafları var; güncelle doğrudan bağlantılı olması vb gibi. Zanaatimi her filmde geliştiriyorum diyebilirim. Bu filmin prodüksiyon imkanları da daha genişti; o sebeple de diğer filmlerden daha büyük oldu, yeni şeyler denedim. Oyuncu yönetimi ile ilgili daha daha cesur kararlar aldım. Fakat tüm bunların dışında süreklilikler de var. Hem tematik süreklilikler hem de kurduğu dünya anlamında süreklilikler var. Bir anlamda Abluka’nın devamı gibi de görüyorum ben Kurak Günler’i. Tüm bu etmenler dışında çok çok ayrı bir yerde durmuyor. 

Zamanı gelmişti ve yapıldı gibi yani…

Emin Alper: Evet evet. Özel bir iddiayla filme girişip, film bittikten sonra da “Bu sefer yaptım” gibi bir histe değildim.

Suya sabuna dokunabilen filmler yapmanın çok kolay olmadığı bir coğrafyadayız. Birçok kişi apolitik olmayı seçiyor. Sizin bu motivasyonunuzu kaybetmemenizi sağlayan şeyler neler? 

Emin Alper: İnsanlar için motivasyonsuzluk kadar için korku da önemli bir faktör tabii. Korkuya rağmen korkuyu baskın kılacak derecede bizi öfkelendirecek olaylar maalesef eksik olmuyor. Bu yüzden anlatma motivasyonunu kaybetmek çok da mümkün olmuyor. Bunun en yakın örneği filmimizin de yardımcı yapımcısı Çiğdem Mater’in cezaya çarptırılması oldu. O noktadan itibaren ben tekrar öfkelendim. O yüzden rehavete kapılmamızı engelleyecek çok şey oluyor bu ülkede.

Yemek sahnelerini yazmaktan çok keyif alıyorum. Daha da uzun olsun istiyorum…

Emin Alper

Filmlerinizdeki yemek sahneleri de filmde önem taşıyan, kırılma noktaların olduğu sahneler. Sizin için bu sahneleri yazmak ve çekmek nasıl bir deneyim?

Emin Alper: Benim de yazmaktan çok keyif aldığım sahneler yemek sahneleri. Daha da uzun olmasını istiyorum. Aslında Kurak Günler’de de çok daha uzundu ama kurguda nerdeyse 1/3’ü gitti. Öte yandan da yazması ve prova alması çok zevkli olmasına karşın çekmesi o kadar zevkli olmuyor. Çekerken hem zamanla yarıştığınız hem coğrafi koşullarla boğuştuğunuz için biraz zorlayıcı olabiliyor. En zevkli kısmı yazması ve provalarda oyuncularla çalışması diyebilirim.

Variety röportajınızda Ibsen’in “Bir Halk Düşmanı”ndan ilham aldığınızı söylemişsiniz. Kurak Günler’le oluşan paralellikleri nasıl özetlersiniz?

Emin Alper: Ibsen’in “Bir Halk Düşmanı” oyunu; halkın uzun vadede aleyhine olacak bir kaplıca projesinin aleyhinde propaganda yapan bir bilim insanının mücadelesini ve halkın kısa vadeli çıkarlarına ters düştüğü için bu bilim insanın halk tarafından ötekileştirilme hikayesini anlatıyor. Bu; benim filmimde konu edindiğim otoriter popülist siyasetin çok fazla yaptığı şeylerden bir tanesi. İktidar; halkın kısa vadeli çıkarlarına seslenerek; orta ve uzun dönemde zararlı olacağını bildikleri şeyleri öne sürerek yerini koruyor. Siyasi atmosferi özetleyen bu cümleyi Ibsen’in yıllar önce kurmuş olması da bu oyunu hareket noktalarından biri yaptı.

Filmin başlangıcında gördüğümüz domuz avı zamanla yerini cadı avına bırakıyor. Domuz avını engellemeyen savcımız cadı avının önüne bir nebze geçebiliyor diyebilir miyiz?

Emin Alper: Film, bir domuz avı sahnesiyle başlayıp sonrasında olacakları bir nevi haber veriyor. Savcının mücadelesi için bir yere kadar başarılı diyebilirim ve finalde – spoilera girmeden- kurban olmaktan çıkarılan bir durum var diyebiliriz.

Kayseri’deki çekim sürecinden de biraz bahsetmek ister misiniz?

Emin Alper: Filmimizi Kayseri’nin Yeşilhisar kasabasında çektik. Aslında filmin konusu sebebiyle biraz çekindik. Bir de filmle ilgili tam doğru olmayan haberler sosyal medyada yayıldı ve bu durum bizi biraz tedirgin etti ama çekimler sırasında hiç sıkıntı çekmedik ve Yeşilhisar halkı çok misafirperverdi.

Filmlerinizdeki en büyük başarılardan biri de cast seçimi. Buradaki süreç nasıl işliyor? Her filmde yeni oyuncularla çalışıyorsunuz ve hepsi gerçekten rolleri için biçilmiş kaftan oluyorlar.

Emin Alper: Ben tüm filmlerimde casting direktörü olarak Ezgi Baltaş’la çalışıyorum. Çok da mutluyum onunla çalışmaktan çünkü çok da iyi anlaşıyoruz. Bu çeşitliliğin en önemli nedenlerinden biri de kendisidir. Her seferinde beni yeni oyuncularla tanıştırıyor. Ben –malum- çok dizi izleyemiyorum; tiyatroya gidiyorum elimden geldiğince; hatta zaman zaman Ezgi’yle beraber gidiyoruz. O, çok iyi takip ediyor oyuncuları ve her seferinde şöhret- no name ayrımı yapmadan bir havuz oluşturup, bir audition listesi çıkarıyoruz.  En az 1 sene öncesinden başlayıp, uzun deneme çekimlerinden sonra kararımızı veriyoruz.

Son olarak filmin festival yolculuğundan da bahsedebilir miyiz?

Emin Alper: Filmin festival yolculuğu Cannes’da başladı ve iyi eleştiriler ve tepkiler aldı. Cannes’ın etkisi çok güzel oldu. Ocak’ta Palm Springs Uluslararası Film Festivali’nde olacak. Sırada da birçok farklı festival görünüyor.

Interview by Hande Sönmez

Photography by Yağmur Yıldız

Author: Based Istanbul

RELATED POSTS