Moonwalk: Ece Sukan & Metin Gürsoy

UnframedJune 23, 2018
Moonwalk: Ece Sukan & Metin Gürsoy

“Marka olmak” üzerine ne çok konuştuğumuz bir dönemdeyiz. Markaların varoluş mücadelesi ile bireysel markalaşma savaşı arasında sıkışan sosyal medyanın hayatımızda kapladığı alanı da düşününce… Birçoğumuzun bu uğurda kurban, kimisinin fırsatları doğru kullanarak şanslı ve kimisinin de sadece maruz kalarak şikayetçi olduğunu görüyoruz. Marka olma fikri birçok kişinin zihninde yerli-yersiz birçok soru işareti doğururken konuyu birincil muhataplarından Ece Sükan ve Metin Gürsoy’la uzun uzun konuşabilecek kadar şanslıyız. Konuşmamıza lüksü eksenine aldığımız bir dönüşüm hikayesi eşlik ediyor. Her şeyin şeffaflaştığı bir dönemde, ‘mış gibi’ yapma şansı ortadan kalkıyor ve şimdi alabildiğine özgün olan kazanıyor. Nasıl mı? Okumaya devam edin, ne demek istediğimizi anlayacaksınız.

Lüksü nasıl tanımlarsınız?

Ece Sükan: En geniş tanımıyla lüks; kişinin kendi hayatındaki ‘denge’yi bulabilmesi ve oturtabilmesi. Bunun içerisine iş, kariyer, aile, kendine ayırdığı kaliteli zaman, sağlık, seyahat, ilgi alanları, arkadaşlar, özel hayat, sosyal sorumluluklar hepsi giriyor… Holistik bir yaklaşımla sürdürülebilir bir hayat yaşayabilmek bence günümüzün en büyük lüksü. “The new futurists are the environmentalists.” Her şeyin şeffaflaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Ve artık bireylerin veya markaların ‘mış gibi’ yapma şansları yok. Her şey ortada, apaçık gözümüzün önünde. Bütünüyle yaklaşılmayan, 360 derece iletişimi düşünülmeyen hiçbir şey var olamıyor.

Metin Gürsoy: En temel haliyle, hayatı idame etmek için değil, zevkleri özellikle göz zevkini tatmin etmek amaçlı yapılan, satın alınan her şey lüksdür dememiz de mümkün.

Günümüzde lüks algısı nasıl bir dönüşüm içerisinde?

Metin Gürsoy: Pierre Cardin çıkıp ‘’Haute Couture’’ denilen giyim tarzını halka indirene kadar lüks, size özel yapılan her şeydi. ‘’Fast Fashion’’ dediğimiz Zara, H&M gibi markalar çıkıp lüks markaların trendlerini kopyalayıp halka indirene kadar da sezon trendlerini yansıtan lüks markaların hakimiyeti vardı. Şimdi ise sosyal medya ve internet sayesinde artık ulaşılabilir lüks diye bir kavramı konuşuyorlar. Ama ulaşılabilir olan hiçbir şey lüks değildir. Bu bir kavram kandırmacası. Şimdi bir de bilen bilmeyen herkes, lüksün ürün ya da hizmet satın almaktan çok ‘’deneyimleme’’ olduğunu konuşuyor. Olay deneyimleme de değil. Yaz kampında mıyız? Lüks sadece size özel ve gezegen üzerinde sadece sizin sahip olduğunuz bir ürün ve hizmet olma yolunda ilerliyor.

Ece Sükan: Dijital devrim ile birlikte her şeye olan kolay erişim ve alternatiflerin çokluğu, beraberinde bir karşı devrimi de getirmekte pek tabii… Teknolojinin ‘gerçek’ ve ‘sanal’ arasındaki çizgiyi flulaştırmasıyla, “öz”e dönmeyi, sadeleşmeyi, dünyaya karşı sorumluluklarımızı da bir o kadar farkeder olduk kolektif bilinçte. Birçok şeyle yüzleştiğimiz bir dönem; buna bireyler, markalar, ülkeler, herkes dahil bu sürece… Bu geçiş dönemini gözlemlemek oldukça ilginç aslında…

Ceket, Etek / Jacket, Skirt: THE STORY OF Çorap / Tight: CALZEDONIA Gözlük / Sun Glasses: ANDY WOLF / SHOPIGO Ayakkabı / Shoes: DIOR / BEYMEN

“Marka olmak” kelimesini sıkça duysak da herkesin çok farklı bir anlam yüklemiş olduğu aşikar. Marka olmak sizin için neyi ifade ediyor?

Metin Gürsoy: Halk arasında yanlış şekilde kullanılıyor. Ünlü, sevilen ve çok konuşulan biri için ‘’O artık marka oldu!’’ denmesi yanlış. Demek istedikleri ‘’O artık çok ünlü ve isminin altında herhangi bir ürün veya hizmet satmaya kalkışırsa, tutabilir ve başarılı olur.’’ anlamında söyleniyor. Kişilerden marka olmaz. Kişiler başarılı ve seksi markalar gibi davranmayı öğrenebilirler, kendilerine yatırım yaparlar ve gün gelip isimleri altında bir ürün veya hizmet satmaya başlarlarsa o zaman marka olurlar. Ama yine kendileri değil, sattıkları ürün ya da hizmettir marka olan.

Ece Sükan: Ben marka olmayı; vizyonunu, prensiplerini, değerlerini, hedeflerini, kendini ayrıştıran niteliklerini, özgünlük ve bütünlük içerisinde taşıyabilmek ve aktive edebilmek ve tabii dogru iletişim ile aktarabilmek olarak görüyorum.

Tutku ile bağlı olduğunuz bir marka?

Ece Sükan: Ürün olarak bir şey söyleyemeyeceğim ama benim için New York tutkuyla bağlı olduğum bir marka şehir. Özgürlüğü, hayal kurmayı ve yapabilirliği temsil ediyor.

Metin Gürsoy: Apple! Ben Steve Jobs’ın insanlık tarihine geçtiğine ve krallar, imparatoriçeler kadar önümüzdeki yüzyıllarda konuşulacağına inanıyorum. Sıkıntının had safhada, beklentilerin olması gerektiğinden çok yüksek, tatminin az ve sadakatin neredeyse hiç olmadığı bir dönemde, yediden yetmişe herkesi eğlendiren ve sıkıntısını gideren bir inovasyona imza attı. Her şeyin daha şık yapılabileceğini ispatladı.

Korse Bluz / Corset Blounse: ACLER / V2K Pantolon / Panta: VALENTINO / BEYMEN Çorap / Tight: WOLFORD / NİŞANTAŞI Ayakkabı / Shoes: BALENCIAGA / BEYMEN

“Influencer” kavramı üzerine ne düşünüyorsunuz?

Metin Gürsoy: Eski zamanlarda kanaat önderi dediğimiz ve katma değeri yüksek işler üreten ya da en azından hayata karşı duruşuyla bile takip edilip sevilen kişiler sosyal medya ile birlikte ‘’Influencer’’ oldular. Aslında yeni bir kavram değil. Bu etkin kişler hep vardı. Şimdi adı kondu. Hadi ben şimdi ‘’influencer’’ olayım diye yola çıkılabilecek bir şey değil.

Ece Sükan: Yasadığımız dönemin en önemli platformlarından biri olan sosyal medyanın beraberinde getirdiği bu kavram, aslında son 10 yıldır herkesin deneysel olarak tecrübe ettiği bir durum. Zamanında pasif noktada olan tüketici artık sesini duyuran ve seçen konumunda. Bu da markaların artık dikte edicilikten ziyade diyaloga geçmelerini gerektirdi. Ve böylelikle etkileşim yaratabilmek için etkili kişilerle işbirliği yapmaları gerekti. Dönemimizin bir gerçeği ve evet doğru kullanıldığında oldukça etkili. Ve fakat her şeyde olduğu gibi belli bir doyma noktasından sonra işin ‘nicelik mi nitelik mi önemli’ sorusuna geldiği de aşikar. Lüks markalar olsun, mass markalar olsun herkes bu süreçte kendi pozisyonunu almaya çalışıyor, deneyerek ve bazen yanılarak tabii ki de… Artık micro-target ve kredibiliteyle gelen güven duygusu önemli sosyal medyada. İnsanlar “influencer’ ların markayla olan gerçek bağını görmediği zaman, yani sürümden yapılan reklam postlarıyla gerçek bir etkileşimden söz edemiyoruz. Mesela bu kavram ilk hayatımıza girdiğinde moda haftalarındaki editörler ve blogger’lar çekişmesi bu yeni dönemin ilk tepkileriydi. Zamanla işte o ‘dönemin ruhu’ dediğimiz ‘zeitgeist’ farkındalığı yerleşti. Sosyal medyanın, modanın demokratikleşme ve ‘inclusiveness’ yani ‘dahil edicilik’ anlamındaki katkısı da büyük oldu. Ancak madalyonun diğer bir tarafı da hep var tabi.

Elbise / Dress: JACQUEMUS / BEYMEN Gözlük / Sun Glasses: ANDY WOLF / SHOPIGO Çorap / Tight: WOLFORD / NİŞANTAŞI Ayakkabı / Shoes: BALENCIGA / BEYMEN Smokin / Tuxedor: TAJI Gözlük / Glasses: ANDY WOLF / SHOPIGO Gömlek / Shirt: VAKKO COUTURE

Trendlerin bu şekilde empoze edildiği bir kültür yaratılması, özgün olanı ayrıştırıyor mu, yok mu ediyor?

Ece Sükan: Özgün olan her zaman ayrışır, özgün olmak evrensel olmak demektir. En etkili ve gerçek iletişim bu şekilde olur zaten. Herkesin bir hikayesi var. Ve günümüzde en kıymetli içerik, bu hikayelerin anlatımıyla oluşuyor.

”Özgün olan her zaman ayrışır, özgün olmak evrensel olmak demektir.”

Özgün kalabilmeyi nasıl başarıyorsunuz?

Ece Sükan: ‘ Integrity’ yani ‘bütünlük’ ve kendi iç sesin ile sürekli bağlantıda olabilmekle oluyor. Pek tabii her şeyin bir bedeli var. Gerçi ‘bedel’ kelimesi çok hoş gelmiyor kulağa ama en genel tanımıyla soyluyorum. Bu yolculukta inişler- çıkışlar, sorgulamalar, bağlantıdan koptuğun anlar elbette olabiliyor. Ancak bunun sonunda bireyin kendisine olan en önemli sorumluluğu özgün kalabilmesidir.

Gömlek / Shirt: ATTICO / BEYMEN Pantolon / Pants: SUDI ETUZ Smokin / Tuxedo: TOM FORD

Bir marka yaratım yolculuğundaki oluşumlara ilk öneriniz ne olur?

Metin Gürsoy: Güvendiğiniz ve içinize sinen yaklaşımları olan bir uzman bulun, yatırımınızı yapın ve sabredin!

Günümüz toplumunda bireysel olarak markalaşma kavramı da oldukça ön planda. “Influencer” olmak bir mesleki seçime dönüşürken bu adıma atacak bireyler için ne önerirsiniz?

Metin Gürsoy: ‘’Influencer’’ olayım diye yola çıkılmaz. Hangi işi yapıyorsanız ya da yapacaksanız, o işi en arzu edilir ve sağduyulu şekilde yapmaya çalışın. Başarılı markalar ya da sevilen aşk duyulan markalar hep tutarlı ve devamlılığı olan işlere imza atıyorlar. Ne yapacaksanız yapın sabretmeyi bileceksiniz.

Son dönemde gördüğünüz hangi marka- influencer iş birliği size, “İşte bu!” dedirtti?

Metin Gürsoy: Zayn Malik, Versace Versus projesi kapsamında sevgilisi Gigi Hadid ile bir günlük özel bir Instagram Story çalışması yapmıştı. Hedeflenen kitle, seçilen ünlülerin genetiğinin markanın genetiğiyle aynı olması… Her şeyiyle çok başarılıydı.

Ece Sükan: Burada madalyonun diğer tarafını biraz açabilirim; ‘influencer’ olmanın da içerisinde katmanlar var. Esas soru ve konu, üretilen içerik ve hedef kitle… ‘Influence’ kavramını sadece bir dijital marketing aracı olarak da düşünmemek lazım; aynı zamanda sosyal, toplumsal, kültürel olaylarda algı yaratan ve şekillendiren bir gücü de var. Son dönemdeki #metoo, #marchforourlives, #oscarstoowhite gibi sosyal medya etiketleri ve kampanyaları bir hayli etkili olmakta mesela…

Elbise / Dress: LES BENJAMINS Mayo / Swim Suit: ERES

Hangi markanın “gençleşme” uğruna değerlerinden fazlasıyla ödün verdiğini düşünüyorsunuz?

Metin Gürsoy: Gucci. Ama şu an için çok başarılı. Sadece yeni jenerasyona yönelik bu renkli koleksiyonu ve yaklaşımı, sıkıntı yaratmadan ne kadar daha devam ettirebilir göreceğiz. Benim çok sevdiğim bir marka olduğu için merakla takip ediyorum.

Peki yollarınız nasıl kesişti?

Metin Gürsoy: Ece benim eski arkadaşım. Her zaman zevkli ve güzel işler yapan biriydi ve ben onu yakından takip ederdim. Ne zaman ki ben marka danışmanlığı işine başladım ve ne zaman ki Ece yurtdışında moda sektöründe kendine yatırım yapmaya başladı, bir şekilde yollarımız kesişti. Vakko Esmod Moda Okulu’nda verdiğim Moda Marka Yönetimi derslerimden birine konuk ettiğimde, Ece’nin ne kadar moda ve markalaşma konusuna hakim olduğunu gördüm ve birlikte ‘’Be a Brand – Marka Ol’’ başlıklı prezantasyonumuzu oluşturmaya karar verdik. İlk olarak Vakko çalışanlarına ve yöneticilerine yaptık bu sunumu. Çok olumlu tepki aldı ve şimdi birlikte markalaşma, kişisel marka oluşturma ve motivasyon arttırma konusunda seminerler vermeye devam ediyoruz. Daha çok büyük firmalar orta ve üst düzey yöneticilerini kişisel gelişim konusunda motive etmek, markalaşma konusunun ne olduğunu göstermek için bizi davet ediyorlar.

Sizin için sırada ne var?

Metin Gürsoy: Ece’yle birlikte ‘’Be a Brand / Marka Ol’’ seminerlerini vermeye devam edeceğiz. Vakko Esmod’da Moda Marka Yönetimi sertifika programı devam ediyor. Hermes markası için harika PR ve Pazarlama aktiviteleri yapmaya devam ediyorum. Ayrıca TGSD’nin (Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği) her yıl düzenlediği İstanbul Uluslararası Moda Konferansı’nın sunumunu ve sosyal medya yönetimini bu yıl ben yapacağım. Devlet için görev yapmak gibi bir şey. Yabancı yatırımcılara ve büyük markalara artık Türkiye’nin sadece büyük ve güçlü bir üretici ülke olmanın dışında marka yaratma konusunda da atılımlar içinde olan bir ülke olduğunu göstermemiz gerekiyor.

Ece Sükan: Marka danışmanlığı çalışmalarımızın yanı sıra, 4-5 aydır üzerinde çalıştığımız Türkiye’nin ilk vampir hikayesi “Yaşamayanlar” dijital TV YASAMAYANLAR ‘ dijital TV dizisinin stil süpervizörlüğünü yeni tamamladım. Bir diğer yandan geçtiğimiz sene Paris’teki ünlü lüks gurubu PUIG Luxury House için yaptığım workshop’lar ve seminerler kitaplaşıyor. Bir diğer yandan da markalarla olan iş birliklerim, projelerim devam ediyor. Şu sırada film veya dizi yani oyunculuğa bir dönüşüm de olabilir. Her zamanki gibi “multifunctional/ dimensional” ilerliyorum. (Gülüyor)

Daha fazlası…

Moda üzerine doğru bilinen bir yanlış?

Metin Gürsoy: Moda sana yakışandır.

Ece Sükan: Moda ile stil kavramlarının anlamlarının kaydığı sıkça görülüyor. Moda bir endüstri, stil ise sizin buna karşı olan tavrınızdır. Yani özgün seçimleriniz stilinizi belirler. Modayı full takip etmeniz, stil sahibi olduğunuzu göstermez.

Şu sıralar moda olan ama sizin için asla olan bir akım?

Metin Gürsoy: Bol ve rahat şalvar tip erkek pantolonları.

Ece Sükan: En olmayacak diye düşünülen parçaları bile bir araya getirmek işimin yaratıcılığının bir parçası olduğu için genelde; asla, asla demem. (Gülüyor)

Sosyal medyadaki son keşfiniz?

Metin Gürsoy: Son zamanlarda olmasa da yeni jenerasyonun sosyal medyayı kullanma tavrını oldukça beğeniyorum. Berkcan Güven, Orkun Işıtmak son dönemdeki favori isimlerim.

Ece Sükan: Son keşif değil bayadır takip ediyorum ama @diet-prada ve @ stressedstylist çok nokta atışı hesaplar. Bi de en son @magazine_fan diye bir hesap takip etmeye basladim. Print dergilerden dijitale geçirdiği moda fotograflarıyla bu da benim gibi bir dergi koleksiyonerinin Instagram hesabı.

Gardırobunuzun en ikonik parçası?

Ece Sükan: ‘Vintage’ parçalar koleksiyoneri olarak bu soruyu cevaplamam bir hayli zor elbette. Çünkü zaten ikonik parçaları arşivliyorum. “Ece Sükan Vintage” markasını şimdilerde “ Ece Sükan Archive” olarak güncellemekle meşgulüm. Topağacında ufak bir depo hazırlıyorum bunun için. Aklıma gelen ilk birkaç parçayı söylemem gerekirse; Gianni Versace 80’ler meshur pin’li koleksiyonundan deri blazer, Alaia’dan 90 başları dantel body con elbise, Paco Rabanne metalik elbise, Thierry Mugler power suits, Bob Mackie, Yves Saint Laurent…

Metin Gürsoy: Moschino bir montum var. Zamanında öylesine almıştım, şimdi ikonik oldu.

Ceket / Jacket: HAKAAN YILDIRIM Çizme / Boots: BALENCIAGA / BEYMEN

Röportaj: DUYGU BENGİ

Moda Direktörü: BURAK SANUK

Fotoğraf: CAN SEVER

Saç: AKIN ÜNAL

Makyaj: SAM ARAJİ

Fotoğraf Asistanı: DEFNE MAŞALACI

Fashion Team: ARIN TUNÇ, BARIŞ KARTAL, MELİS AL

Author: Based Istanbul

RELATED POSTS