Sessizliğin Başrolde Olduğu 5 Film

Arts & CultureJune 4, 2017
Sessizliğin Başrolde Olduğu 5 Film

Yeni haftaya başlamadan önce kendinize sessiz birkaç saat ayırmak istiyorsanız bu diyalogsuz filmler tam size göre.

The Red Turtle

Studio Ghibli’nin diyalogsuz animasyonunda, denizde geçirdiği kaza sonucu ıssız bir adaya düşen adamın adadan kurtulma çabalarını izliyoruz. Konuşma olmadığı için ziihnlerimizi tamamen animasyonun renklerine kaptırmamızı sağlayan filmde birçok sahne yoruma açık bırakılmış. Yönetmen Michaël Dudok de Wit’in iki boyutlu masalı, 2017’de En İyi Animasyon dalında Oscar’a aday olmuştu. Her ne kadar ödülü Zootopia’ya kaptırsa da bizim gönlümüz dev kaplumbağadan yanaydı.

Daft Punk’s Electroma

Thomas Bangalter ve Guy-Manuel De Homem-Christo’nun yönetmenliğini yaptığı filmde, Daft Punk üyelerinin, robotluktan insanlığa geçiş macerasına şahit oluyoruz. Ya da öyle olduğunu sanıyoruz, çünkü filmde kimse hiçbir şey söylemiyor. Filmde seslerin çoğunun Daft Punk robotlarının –ki onlar da gerçek üyeler değil, aktörler- ayak seslerinden oluştuğunu göz önünde bulundurunca bu film eğer gerçek bir Daft Punk fanı değilseniz izlemesi zor bir deneysel yapım.

Moebius

İçinde ensest, kastrasyon ve kanlı orgamzların olduğu, kimsenin çıt çıkarmadığı bir aile draması düşünün. Tabii ki arkasında Kim Ki-Duk var. Filmlerindeki şiddet sahneleriyle nam salmış yönetmen, diyaloğu ortadan kaldırarak rahatsız ediciliği bir üst seviyeye taşıyor ve insanoğlunun dürtülerinin mantıksızlığını gözümüze sokuyor. Filmin ne kadar ekstrem noktalara gittiğini anlatmayalım ve spoiler vermeden gerisini size bırakalım.

Girl Walk // All Day

Girl Walk // All Day, New York’ta üç dansçının şehir keşiflerini anlatan danslı, uzun bir müzik videosu aslında. Girl Talk’un mash-up albümü All Day için hazırlanan bu 75 dakikalık videoda, The Girl, The Gentleman ve The Creep adlı üç dansçının şehrin kaldırımlarında, parklarında, stadyumlarında ilerledikçe gözler önüne serilen aşk, keşif ve isyan sahnelerini izliyoruz. Tamamen kamusal alanlarda çekilen ve kitlesel fonlamayla desteklenen film, New York’a yazılmış bir aşk mektubu gibi.

The Last Battle

Kabul edelim, Luc Besson’un filmlerini zaten diyaloglarından çok görüntülerinden dolayı izliyoruz ve seviyoruz. Yönetmenin ilk uzun metrajı olan The Last Combat, izleyicileri insanların fiziksel olarak konuşma yetilerini kaybettiği, var olan kaynaklar için birbirleriyle savaştığı kıyamet sonrası bir geleceğe götürüyor. Siyah-beyaz çekilen film, tuhaf müzikleriyle zaman zaman ilk sessiz filmleri andırıyor.

Author: Gamze Kantarcıoğlu

RELATED POSTS