David OReilly ile “Everything” Sergisi Üzerine

Arts & CultureJune 7, 2017
David OReilly ile “Everything” Sergisi Üzerine

Eskiden oyunlar kazanmak ve kaybetmekle ilgiliydi ama bu geçmişte kaldı. Şimdi onu yaşamak ve tecrübe etmek oyunun ta kendisi. David OReilly’nin oyun dünyasında merak uyandıran yenilikçi oyunu Everything’de bir sivrisinekten dev bir galaksiye, herkesin ve her şeyin yerine geçmek mümkün. Ve kim olursanız olun, merkezde hep siz varsınız ve evren sizinle beraber hareket ediyor. Oyunun tek kuralı bu.

Digi.logue tarafından düzenlenen, David OReilly’nin İstanbul’daki ilk sergisi “Everything”, adını bu oyundan alıyor. Bu sıra dışı oyundan evrenin ve dijital sanatın sınırlarına, OReilly ile konuşacak çok şeyimiz var.

“Everything” felsefi bir altyapıya sahip bir oyun. Proje fikrinin nasıl ortaya çıktığını biraz anlatabilir misin?

David OReilly: Oyun aslında hayata dair düşüncelerimi anlatıyor. Oldukça basit görünse de şu an açıklayamadığım ama oyunun sözsüz bir anlatımda anlatabildiği birçok hareketli parçaya sahip.

Oyunda Alan Watts’un ses kayıtlarından oluşan bir anlatı var. Oyununun yaratım sürecinde Watts’un dışında diğer hangi düşünürlerden etkilendin?

David OReilly: Birçok isim var; Emerson, Ikeda, Seneca, Schopenhauer, Marcus Aurelius… Bunun gibi oyunu doğrudan etkileyen isimler dışında dolaylı olarak etkileyen birçok düşünür de var.

Son oyun projen “Everything” çizgisel bir akış izlemiyor. Oyuncunun hayal dünyasında yeni deneyimler oluşturuyor. Bu tür oyunlar son birkaç yıldır oldukça popüler. Bunu oyun dünyasında bir devrim olarak yorumlayabilir miyiz?

David OReilly: Bence oyun dünyası yön değiştiren tek bir varlık olmaktansa farklı yönlere doğru dallanıyor. “Everything” daha geleneksel oyun türlerine ek olarak bu tür oyunlar için de bir kitle olduğunun kanıtı. Geleneksel oyunları da yenilikçi olanları da çok seviyorum; her ikisine de ihtiyacımız var.

Oyun dünyasından ne tür geri bildirimler aldın?

David OReilly: Şaşırtıcı derecede olumluydu. Steam’de inanılmaz kalabalık bir oyuncu kitlesi var ve insanlar oyunu gerçekten sevmiş gibi görünüyor. Aldığım birkaç olumsuz yorum da oldu ama onlar da oyunu gereğinden fazla mantıksallaştırmaya çalışmışlar.

“Everything” bir oyun ama aynı zamanda bir filme de dönüştürülebilir. Bir projenin biçimine nasıl karar veriyorsun? Hikaye anlatıcılığı ve oyun deneyimini birbirinden nasıl ayırıyorsun?

David OReilly: Doğru, hem bir film hem de bir oyun “Everything;” ama biçimi de oyuna dahil. Bu projede odağımız hikaye anlatıcılığı değil; doğanın altındaki sistemleri tanımlamak. Bunun da kendi içinde bir yapısı var; ama bu geleneksel bir anlatı değil ve olmaya çalışmıyor da. Tüm hikayelerin var olabildiği bir motoru andırıyor daha çok.

Evrenin bir sınırı yok ve sonsuz oranda genişliyor. Peki, ya oyunun? Oyunun bir sonu var mı? Tamamlanmış bir iş mi yoksa oyuna yeni özelikler eklemek için hala çalışıyor musunuz?

David OReilly: Oyunun “tek oyuncu”luk bir macerası var ve bu deneyim her oyuncu için biraz farklılaşıyor. Oyun kendini oyuncuya bu şekilde öğretiyor. Everything’in yazım sürecini düşünürsek tamamlanmış bir oyun ama ilerisi için bir güncelleme de planlıyoruz.

Sinemadan müziğe, oyunlara vs. hayatımızın her alanında dijital bir dönüşüm içerisindeyiz. Bu dönüşümüne katılan bu nesilden bir sanatçı olarak nasıl hissediyorsun? Yapmak istediğim şeyleri yapabildiğim için kendimi şanslı görüyorum çünkü bu, bir sanatçı için oldukça ender görülen bir durum. Tamamen bağımsız çalışıyorum ve hayranlarım işimi devam ettirebilmemi sağlayacak kadar destekte bulunuyor. Başka ne isteyebilirim bilemiyorum.

Teknolojik gelişmeler konusunda zaman zaman paranoyaklaşıp insanlığa nasıl zarar verebileceğini düşünerek endişeleniyoruz. Teknoloji konusunda hoşnutsuz hissettiğin oluyor mu? “Her” filminde gördüğümüz distopik senaryolar hakkında ne düşünüyorsun?

David OReilly: Zamanın başından bu yana insanlığın daima hoşnutsuz, dönem dönem de huzurlu hissettiğine inanıyorum. İçinde yaşadığımız bu dönemin diğerlerine kıyasla daha önemli olduğu gibi bir sanrı yaşıyoruz. Teknoloji konusunda endişelendiğimi söyleyemem.

İşlerin ciddi olmanın yanı sıra absürt ve komik bir tona da sahip. Absürtlük konusundaki düşüncelerini alabilir miyiz?

David OReilly: Dünyanın absürt bir yer olduğunu düşünüyorum ve bunu işlerime yansıtmaktan da çekinmiyorum. Mizah anlayışının hayatta kalabilmek için en az yemek yemek kadar gerekli olduğunu düşünüyorum. Bazı insanlar sanatın ciddi ya da ağırbaşlı olması gerektiğine inandıklarından işlerimde bu tür unsurları göz ardı etmemi istiyor ama ben buna kesinlikle katılmıyorum. Aynı anda samimi ve absürt olmak mümkün.

Bakış açını ve bugün olduğun kişiyi şekillendiren kitaplar neler?

David OReilly: Sayamayacağım kadar fazlalar ama ben genellikle hayattan ve diğer canlılarla etkileşimimden ilham alıyorum. Zaten çoğunlukla birbirimizden etkileniyoruz.

Anlatmak istediğin sıradaki büyük hikâye nedir?

David OReilly: Ölüm dışında geleceğin ne getireceğini bilemem. Gerekli şansa ve ömre sahip olursam yapmak istediğim çok şey var.

Author: Erim Kocatepe

RELATED POSTS