Connecting…

Arts & CultureOctober 8, 2018
Connecting…

Lauren Lee McCarthy gözetim, otomasyon ve ağ kültürü gibi konuların sosyal ilişkilerimizi nasıl etkilediğini ve insanlardan ilham alan sanata nasıl kapı açtığını inceliyor. Eserleri teknoloji ve toplumdaki sınırların zorlanmasının bir temsiliyeti. Sosyal dinamikler lokasyonlardan, kültürden ve insan davranışından etkilenebiliyor. Bunlardan bazıları tuhaf olurken bazıları kadermiş gibi hissediyor. Kahkaha ve delilik daima hayatın bir parçası olacak. Teknoloji yargılar ve duygulanımla şekillenerek sosyal değişime kapı açtı. Üçüncü yılında Digilogue Zirvesi, sanatın ve icadın sınırlarını zorlayan yaratıcı zihinleri bir araya getiriyor. Lauren da “24 Hour Host” projesini zirve boyunca sergileyecek. Sundance’teki performansının ardından bu muhteşem deneyimi bizzat göreceğimiz için çok heyecanlıyız! Lauren’ın işi mevcut gerçekliğe değil benliğe odaklanıyor. Günümüz dünyasında birey olmanın anlamı üzerine ilham verici bir sohbete başlıyoruz.

Genelde insanlar işlerimi teknolojiyle alakalı olarak görüyor ama ben günümüzde insan olmanın anlamını işlediğini düşünüyorum.

İşlerinizin büyük bir kısmı teknoloji ve kültürün sosyal ilişkilerle doğrudan etkileşimine odaklanıyor. Bu alandaki yolculuğunuz nasıl başladı?

Kafamı en çok karıştıran ve beni en çok tedirgin eden durumlarla başladım hep. İlk randevu, ev partisi, yeni biriyle eve çıkmak… Sonra da bunu mevcut araçları kullanarak başka bir şeye dönüştürebilir miyim diye düşündüm. Genelde yeni insanlarla tanışmada çok kötüyümdür; bu nedenle normalde erişimimin olmayabileceği bir insanla bir tür yakınlık kurabilmenin yollarını arıyorum.

Genelde insanlar işlerimi teknolojiyle alakalı olarak görüyor ama ben günümüzde insan olmanın anlamını işlediğini düşünüyorum. Sanat bize, kendimizi farklı görmemizi sağlayan bir lens verir. Artık teknoloji bu farkındalığın üzerini örttüğü için bu yöntem her zamankinden daha kullanışlı.

İnsanlardan ilham alan bir sanat üretiyorsunuz. İçinde yaşadığımız ve teknolojiyle böylesine ilgili toplum hakkında ne düşünüyorsunuz?

Genelde işlerimi eleştiri ve iyimserlik arasındaki belirsiz alanda konumlandırıyorum. İnsanlara mevcut gerçekliğe dair ne hissetmeleri gerektiğini söylemek değil amacım; bunun yerine onlara bu konu üzerinde düşünebilmeleri ve kendi kararlarını verebilmeleri için bir alan sağlamak istiyorum. Teknolojik gelişmelerin hızı sebebiyle her değişime hızlı yargılar ve yüksek tepkiler vermek ya da düşünmeden uyum sağlamak zorundaymış gibi hissedebiliriz. Benim amacım durup düşünebileceğimiz, devinim içindeki sosyal sistemlerin gerginlikleriyle etkileşime geçebileceğimiz ve iyiyle kötüyü ayrıştırabileceğimiz bir an yaratmak.

Bugünlerde herkes teknolojinin gerçekliğimizi nasıl mahvettiğinden ve insanları aynı kutuya girmek zorundaymış gibi hissettirdiğinden bahsediyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Şirketlerin büyük veriden ve makine öğreniminden soyut ve opak bir meseleymiş gibi bahsettiğini görüyoruz. Bunun bizim için ne anlama geldiğini anlamak bence oldukça zor. Ama benim için bu çok önemli. Kişisel verilerimiz kimliğimizle derinden ilintili; bizi tanımlıyor, hayatlarımıza ve kişiliklerimize dair içgörü sağlıyor. Ve bizi şekillendiriyor. Veri toplama, depolama ve veriyle etkileşime geçme için yarattığımız sistemler ve yapılar kendimize yönelik düşünce biçimlerimizi tanımlar. Bu veriyle yarattığımız kendi modellerimiz alacağımız aksiyonları belirler. Benim merak ettiğim de şu: Adımlarımızı saymaktan, kalori hesaplamaktan ve Facebook iletilerimizde beğeni toplamaktan daha ilginç ne yapabiliriz? Bu verinin sosyal ilişkilerimiz bağlamında ne anlama geldiğine bakarsak ne olur? Gelişime açık mıdır, yoksa eleştirmemiz ve sorgulamamız gereken bir şey midir?

Benim merak ettiğim de şu: Adımlarımızı saymaktan, kalori hesaplamaktan ve Facebook iletilerimizde beğeni toplamaktan daha ilginç ne yapabiliriz? Bu verinin sosyal ilişkilerimiz bağlamında ne anlama geldiğine bakarsak ne olur? Gelişime açık mıdır, yoksa eleştirmemiz ve sorgulamamız gereken bir şey midir?

Bağlı olmaktan bahsetmişken, “24h Host” adlı bir projeniz var. Bu projenin ardındaki motivasyon nedir?

Performansın konsepti, algoritmaların neredeyse her etkileşimi ve hayatımızın her açısını optimize ettikçe insanlara kalan en son rolün yapay zeka sistemleri için insan ara yüzü olarak çalıştığı duygusal emek olduğu hipotezini temel alıyor. Algoritmaların verimli ve optimize olmasını amaçlıyor olabiliriz ama yine de insanlarla etkileşimin duygusal deneyimini istiyoruz. Yapay zekanın işlerimizi elimizden almasından endişe etsek de insan bakıcılığı ülkede en hızla büyüyen sektör; diğerlerine kıyasla beş kat hızla büyüyor. Birinin bizi güler yüzle karşılamasını, bize sarılması ve elimizden tutup bizi yönlendirmesini istiyoruz. Bu performansta HOST yapay zekanın yönergelerini uygulayan bir insan aracı olarak var; bu komutları gerçek duygularla ve karşısındaki insanın farkında olarak veriyor.

“24h Host” gibi bir proje yapmanın zorlukları neler?

Performans kabusumla başlıyor. Yapay zekanın dahil edilmesi bunu daha kolay mı, yoksa daha korkunç mu kılıyor, bunu merak ediyorum. Etkileşimleri analiz eden ve destekleyen bir yazılım sistemine sahip olmanın işleri kolaylaştıracağına inanmak istiyorum. Ama iki endişem var. Biri ev sahibi olarak başarısız olma ihtimalim diğeri de kazara programladığım bir arıza yüzünden yazılım hatası ihtimali. Yazılım sürücüsüyle çalışmak demek host ve partinin normal insan sınırlarını ve sürelerini aşabileceği anlamına geliyor. 24 saat içerisinde önce hangisi hata verecek merak ediyorum. Host tükendikçe misafirler insan ara yüzü olmadan yapay zekayı mı görmeye başlayacak, yoksa bu mücadele sayesinde etkileşimin en insani kısmı mı görecekler?

“24h Host” İstanbul’da sergilenecek. Bir sanatçı olarak beklentileriniz neler?

Bu performansı İstanbul gibi farklı bir dilin, kültürün ve mekânın içinde sergilemek ilginç bir deneyim olacak. Bu işin en ilginç yönlerinden biri de bu. Sosyal dinamiklerin bir yerden diğerine nasıl değiştiğini anlamak, değişmez gibi görünen sosyal beklentilerin ve varsayımların aslında ne kadar rastgele olduğunu ve daha birçok ihtimalin olabileceğini fark etmek.

Beni aynı anda hem endişelendiren hem de güldüren fikirler arıyorum.

Digilogue Zirvesi Future Tellers’a katılacaksınız. Bu gibi platformların önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Fikir alışverişi yapmak ve diğer insanların bakış açılarından bir şeyler öğrenmek için harika bir fırsat. İstanbul’dan ve diğer yerlerden insanların açık kaynak hakkında ne düşündüğünü öğrenmek için sabırsızlanıyorum. Bu konuya yaklaşımıma yeni ufuklar kazandıracağına eminim.

Yaratıcı bir insan olarak, süreç boyunca dikkatinizi hep çeken bir şey var mı?

Beni aynı anda hem endişelendiren hem de güldüren fikirler arıyorum.

Cover Photo by Cam McLeod
Author: Zeynep Sahin

RELATED POSTS